“Bir gece Rey şehrinde arkamda bıraktığım aile, evlat, kardeşler ve nimetler ile alakalı düşünceye kapılmıştım ki birden uykuya daldım. Mekke’de olduğumu gördüm. Allah’ın evinin (Kabe'nin) etrafında tavaf ediyorum. Kara taşın (Hacer-ul Esved) yanında yedinci tavafta iken gelip onu istilam ediyor, öpüyor, selamlayıp şöyle diyordum:
“Emanetimdir, onu yerine getirdim. Ahdimdir, tamamıyla yerine getirilmesi hakkında bana şahitlik edesin diye onunla ahitleştim.”
Bu esnada Mevlamız, Efendimiz, Zamanın Sahibi İmam Mehdi Kaim’i, Kâbe’nin kapısında ayaküstü durur bir halde gördüm. Kalbim meşgul ve perişan halde ona yakınlaştım. O, yüzümü sezip içimdekileri bildi. O’na selam verdim. O da selamımın cevabını verdi. Sonra bana şöyle dedi:
“Neden seni kederlendiren şeyi ortadan kaldırması için, gaybet (gizleniş) hakkında bir kitap düzenlemiyorsun?”
İmam’a şöyle dedim: “Ey Allah’ın Elçisi’nin oğlu! Gaybet (gizlilik) hakkında her şeyi düzenledim.”
İmam şöyle dedi:
“Bu yolla değil! Sana bir kitap düzenlemeni ve gaybet hakkındaki bu kitabı düzenlerken orada peygamberlerin de gaybet dönemlerini kaydetmeni emrediyorum!”
Sonra İmam gitti, bense gafil bir şekilde uykudan uyandım ve fecir vaktinin doğuşuna kadar dua, ağlama, ıstırap ve ağrı çekme haline kapıldım…
Sabah vakti olduktan sonra ise Allah’ın velisi ve hüccetinin emrine boyun eğerek, Allah’tan da yardım umarak, O’na tevekkül ederek ve kusurlarımdan dolayı bağışlanma dileyerek bu elinizdeki kitabı düzenlemeye başladım. Başarı yalnız Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na güvendim ve yalnız O’na yönelirim.”